19 Aralık 2013 Perşembe

"Hayata Dönüş"ün 13. Yıldönümünde İHD Ulucanlar'daydı

İHD’nin, “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” için hazırladığı rapor cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gözler önüne seriyor.

Bugün 19 Aralık katliamının 13. yıldönümü.  Bundan 13 yıl önce, 19-22 Aralık 2000 yılında, 20 cezaevine aynı anda “Hayata dönüş operasyonu” düzenlendi. Operasyon 2000 yılı sonbaharında hapishanelerde uygulamaya konması planlanan F-tipi uygulamasını protesto etmek amacıyla 20 Ekim'de başlayan ölüm orucunu kırmak amacıyla yapıldı. Operasyon sırasında 30 tutuklu ve mahkum öldü, 237 tutuklu yaralandı, iki asker de yaşamını yitirdi.



11 yıl sonra ortaya çıkan belgelerde operasyona “Tufan” ismi verildiği anlaşıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD) 16-17 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirdiği genel kurulunda 19 Aralık gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etti.

İHD katliamın yıl dönümünde, müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamada “Türkiye’de hapishaneler karanlık bir geçmişe sahiptir” denildi.

“Bugün daha mı iyidir? Hayır. Cezaevlerinde neredeyse dünü aratacak inanılmaz insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır.”

140 bin 250 kişi cezaevinde…

İHD ayrıca,  2013 yılı içerisinde cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek için bir rapor hazırladı. Raporda “2013 yılında hapiste işkence ve kötü muamele, sağlık, sürgün, çocuk mahpuslar, engelli mahpuslar, LGBT bireylere dönük değerlendirmelerimizi bulacaksınız” denildi.

Rapora göre 2013 yılı itibariyle cezaevlerinde 140 bin 250 kişi bulunuyor. Son yedi yıllık dönemde cezaevlerinde nüfus iki buçuk misli artmış.

“Gardiyanlar ’hazır ol’ komutu vermelerini istemiş”

Raporda işkence ve kötü muamele gördüklerini belirten mahpusların ve yakınlarının İHD’ ye yaptıkları beyanlara da yer verildi.

“25 Temmuz 2013’te ‘yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiasıyla’ Van F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Emrah Abi’nin, kalbindeki rahatsızlığından dolayı sağlık raporu almak için geldiği hastaneden dönerken bekletildiği ring aracının klimasının açılmasını istediği için jandarma erleri tarafından dövüldüğü beyan edildi.”

9 Mayıs 2013 tarihinde çocuğu tutuklu olan Bozan Bozkurt, İHD’ye şu beyanlarda bulundu:

“Oğlum Necdet Bozkurt Hazro K Tipi Kapalı İnfaz kurumunda cezasını infaz etmektedir. 8 Mayıs 2013 tarihinde kendisi ile yapmış olduğum görüşmede gardiyanların kötü muamelesi ile karşılaştıklarını belirtti. Oğlum gardiyanların kendilerine askeri dayatmalarda bulunduğunu, karşılarında istedikleri zaman hazır ol komutuna geçmelerini istediklerini ve bunun gibi kötü muamele uyguladıklarını belirtti.”

14 kişi rapor beklerken hayatını kaybetti

Rapora göre Mayıs 2013’e kadar 460 hasta tutuklu ve hükümlü tahliye talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvurdu. 460 başvurundan 417’si reddedildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise 14 kişi rapor beklerken hayatını kaybetti.

Zorunlu sevkler, sürgünler

Raporda, bir hak ihlali olan zorunlu sevklerin, sürgünlerin, sayısında da artış olduğu belirtiliyor. İHD Cezaevi komisyonunun verilerine göre, 23 Eylül- 19 Aralık 2013 tarihleri arasında; Bingöl, Muş, Batman, Mardin, Siirt, Diyarbakır, Edirne cezaevlerinden, Tekirdağ Bandırma, Edirne, Silivri cezaevlerine 345 mahpus sevk edildi.

Raporda yaşanan sürgünlerin, mahpus yakınları için maddi ve manevi zorluklar doğurduğuna da dikkat çekildi. 

Mahpus çocuklar

Raporda, Ankara, İzmir, Mardin ve Mersin cezaevlerinde tutuklu buluna çocuklarla yapılan görüşmelere de yer veriliyor.

Ankara Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde H.E. (17), E.T. (16) ve K.Ş. (17) ile yapılan görüşmeler raporda şu şekilde özetleniyor:

“Çocuk mahpuslar; özellikle hastane/mahkeme sevklerinde çıplak arama uygulamasının sıklıkla dayatıldığını; çıplak aramanın uygulandığını; infaz koruma memurlarının ve jandarmaların kötü muameleri ile karşılaştıklarını belirtmişlerdir.

“Ayrıca koğuşlarda bulunan tuvaletlerin gün boyunca otomatik kapılar ile kilitli olması ve kilidi ancak gardiyanın açması uygulamasının tuvalet ihtiyacının giderilmesini gardiyanın iznine tabi hale getirdiği ve buna ilişkin bir takım onur kırıcı, aşağılayıcı pratiğin geliştiği belirtilmiştir.

“Haftalık telefon görüşmelerinde tekmil verilmesi şartı ve bunun infaz koruma memurlarının denetimine tabi olmasının, kısıtlı telefon görüşmelerinin gerçekleştirilmesini imkansız kıldığı ve yine aşağılayıcı bir tutum olarak uygulamanın sürdürüldüğünü dile getirmişlerdir. Dahası, çocuk mahpusların doğrudan diğer mahpusların önünde yahut görüp duyulabilecek mesafelerde kaba dayağa, ağır hakaretlere maruz kaldığı belirtilmiştir.”

Cezaevinde engelli olmak

Raporda cezaevlerinin engelli mahpusları ve yakınlarını ziyaret eden engelli bireyleri göz ardı edildiğine de dikkat çekiliyor.

“Türkiye’de özellikle 1980n sonrası inşa edilen neredeyse bütün hapishane tipleri iki katlı binalar halindedir. İki kat üzerine inşa edilen bu hapishanelerde gerekli donanım da olmadığından görme engelliler ve ortopedik engelliler koğuşları ve çıkabilirlerse havalandırmalarına hapis durumdadır ve ortak kullanım alanlarının çoğunu kullanamamaktadır. 2000’li sonrası inşa edilen cezaevleri içinde bu durum geçerlidir. Ring araçları da engellilerin kullanımına uygun değildir.”

Raporda kendilerine ulaşılan ortopedik engelli iki ziyaretçinin yaşadıkları sıkıntılara da yer veriliyor. Buna göre tekerlekli sandalye kullanan iki mahpus yakını hapishaneye giriş sırasında, duyarlı kapıdan geçebilmek için tekerlekli sandalyelerinden indirildiklerini ve duyarlı kapıdan sürünerek geçmek zorunda kaldıklarını ifade ediyor.

LGBT bireylerden heyet raporu isteniyor

LGBT mahpusların yaşadıkları sıkıntılar da rapora yansıyor. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre cezaevlerinde 79 LGBT mahpus bulunuyor.

Raporda bu sayının gerçeği yansıtmadığı dile getiriliyor. Adalet Bakanlığı, LGBT mahpuslardan LGBT bireylerin bulunduğu koğuşlarda kalabilmeleri için sağlık kurulu raporu istediği de belirtiliyor. Ve bunun insan haklarına aykırı olduğuna dikkat çekiliyor.

“Bir insanın kendi kimliğini doktor raporuyla ispatlamak zorunda bırakılması onurunu rencide edici bir uygulamadır.”

Kaynak: Bianet