8 Kasım 2013 Cuma

Diyarbakır'da Leopar Katline Suç Duyurusu

Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği, leoparın ölümüyle ilgili, öldürenlerin tanıklığı dışında herhangi bir delil bulunmamasına ve otopside iki mermiye daha rastlandığına dikkat çekti. Öldürenlerden şikâyetçi oldu.


Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD), Diyarbakır'da öldürülen leoparla ilgili yazılı bir açıklama yaparak leoparı öldüren şahısların adli ve idari yönden cezalandırılması için şikayetçi olduğunu açıkladı.

Merkez Av Komisyonu kararlarınca koruma altında olduğu devletçe ifade edilen bir leoparın, "halk güvenliği" gerekçesi ile yine halkça infaz edilerek katledildiğini ifade eden dernek, olayın nasıl cereyan ettiğine ilişkin leoparın şüpheli ölümüne sebep olan kişilerin tanıklığı dışında herhangi bir delil bulunmamasına dikkat çekti.

Birçok yaban hayvanı gibi leoparların da ciddi bir yaşamsal tehdit hissetmedikçe, doğal avları arasında bile bulunmayan insanlara saldırmadığının, aksine insandan korkup kaçtığının altını çizen dernek, “Artık nesli tükenmiş sınıfına dahil edilen bir yaban hayvanının, bu şekilde öldürülmesi, öldürüldükten sonra da postunun sergilenilerek ivedi bir şekilde satışa sunulması ya da ölü bedeninin müzede sergilik mal muamelesi görmesi kabul edilebilecek bir durum değildir” dedi.

Açıklamada, hayvanın otopsisi sonucunda, öldürülen hayvanın vücudundan kurşun çıktığı kayıtlara geçtiği ve bunun hayvanın daha önceden beri avlanmak istendiğinin bir işareti olduğu da belirtildi.

Suç duyurusunda şu ifadelere de yer verildi:

"Kendilerini korumak için leoparı vurduklarını ifade eden şüpheliler, basına yansıyan ifadelerinde kendileri ile çelişmiş, vurulması yasak olan hayvanı kendilerini korumak amacı ile öldürdüklerini ifade etmiştir. Ancak, öldürülen hayvanın vücut ağırlığı, Dicle Üniversitesi'nde yapılan otopsi sonucunda 90 kg olarak tespit edilmiştir.

"Şüpheli Kasım Kaplan, basına verdiği demeçte "1,5 metre yükseklikten aşağıya düştük ve yaklaşık 10 metre yuvarlandık" demiştir. Takdir edilmelidir ki 90 kiloluk, oldukça yırtıcı pençeleri olan yabanî bir hayvanla boğuşarak ve 10 metre yuvarlanılması durumunda, şüphelinin sağlık durumu çok daha farklı bir halde olmalı idi, bu tablo karşısında birkaç sıyrık ile bir leopar saldırısından kurtulmak, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur."

Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği’ni temsilen Burak Özgüner adına hazırlanan ve ve 4915 SY Kara Avcılığı Kanunu, 5199 SY Hayvanları Koruma Kanunu, Merkez Av Komisyonu 2013-2014 kararları, 5237 SY Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine dayandırılan suç duyurusu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edildi.

Kaynak: Bianet

* HYHKD'nin yazılı açıklamasına ve yaptığı suç duyurusunun metnine ulaşmak için ...



Türkiye'de yaban hayatının, doğanın ve hayvanların, hayvan haklarının korunması için 25 senedir faaliyet gösteren Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD), Diyarbakır'da öldürülen leoparla ilgili yazılı bir açıklama yaparak leoparı öldüren şahısların adlî ve idarî yönden cezalandırılması için şikâyetçi olduğunu açıkladı.

BASINA ve KAMUOYUNA,

Diyarbakır'da, artık Türkiye'de nesli tükenmiş diye bilinen ve Merkez Av Komisyonu kararlarınca koruma altında olduğu devletçe ifade edilen bir leoparın, "halk güvenliği" gerekçesi ile yine halkça infaz edilerek katledildiğini yazılı basından öfke ve üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız.

Söz konusu haber yayılmaya başladığı andan itibaren, daha önce benzerlerinde olduğu ve basına yansıdığı gibi, olayın, gerçekten leoparın saldırısı şeklinde gelişip gelişmediğine dair ciddi endişelerimiz bulunmaktadır. Olay, detayları ile incelendiğinde nasıl cereyan ettiğine ilişkin, leoparın şüpheli ölümüne sebep olan kişilerin tanıklığı dışında herhangi bir delil de bulunmamaktadır. Kaldı ki yaban hayatı konusundaki uzman akademisyenlerin de bilgisini verdiği üzere, birçok yaban hayvanı gibi leoparlar da ciddi bir yaşamsal tehdit hissetmedikçe, doğal avları arasında bile bulunmayan insanlara saldırmaz, aksine insandan korkup kaçarlar. Artık nesli tükenmiş sınıfına dahil edilen bir yaban hayvanının, bu şekilde öldürülmesi, öldürüldükten sonra da postunun sergilenilerek ivedi bir şekilde satışa sunulması ya da ölü bedeninin müzede sergilik mal muamelesi görmesi kabul edilebilecek bir durum değildir.

Türkiye, kalıcı olmayan, göstermelik doğa "koru-ma" politikaları ve Anadolu'nun dört bir yanına yapılmak istenen ve doğayı, yaban hayatını bitirme noktasına getiren enerji santralleri projeleri ve maden tetkik, sondaj çalışmaları nedeniyle doğa ve yaban hayatı koruma konularında ne yazık ki sınıfta kalmıştır. Devlet ve hükûmet, bu konuda yaptığımız uyarılara kulak asmamakta; yaban hayvanlarının yaşam alanlarının ne denli daralmış olduğu da bu hayvanların kentin ya da insan yerleşimlerinin yakınlarına kadar inmesi ile açıkça kendisini belli etmektedir.

Dünyada ve özellikle Türkiye'de modernliğin yol yapım çalışmaları, "çılgın" projeler, sayısı bitmek bilmeyen nükleer, hidroelektrik ve termik santraller ile ölçüldüğü günümüzde, her yönden özenli bir şekilde korunması gereken bir "vahşi" hayvan, yine eli sopalı, beli silahlı "modern" adamlarca katledilmiştir. O vahşi hayvana yapılan bu eylemi, koşulsuz bir şekilde cinayet olarak tanımlıyoruz.

Bu cinayet ile bir kez daha söylemek istiyoruz ki Türkiye, biyoçeşitlilik de dahil olmak üzere her türlü farklılığın silah, şiddet yolu ile susturulduğu bir coğrafya haline gelmiştir. Yine masum bir hayvan hunharca öldürülmüş, hayvanın cesedi, adına "bilim kurumu" denen bir üniversitede parçalara ayrılmış ve hayvanın kürkü de sergilik bir malzeme gibi teşhir edilerek hayvanın hem dirisinin hem ölüsünün hakları da yok sayılmış, ayaklar altına alınmıştır. Öldürülen leoparın, ekonomik olarak "değerli" olduğu bildirilen kürkünün ve cesedinin nasıl değerlendirileceğinin ya da satılacağının tartışılması da Türkiye'de korumacılık anlayışının ne şekilde ele alındığının bir göstergesidir. Ayrıca hayvanın otopsisi sonucunda, öldürülen hayvanın vücudundan kurşun çıktığı kayıtlara geçmiştir. Bu da hayvanın daha önceden beri avlanmak istendiğinin bir işaretidir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri ise her zaman olduğu gibi hayvanın kafasını kuduz testi için kesip almak istemiş, hayvanın postunun "değerli" olması nedeniyle katledilen bu hayvanın tahnidinde vücut bütünlüğünün bozulmaması için bu girişimden vazgeçirilmiştir.

Bu konu ile ilgili olarak, 25 senedir yaban hayatının korunması ve avcılığın yasaklanması için mücadele veren derneğimiz, gerekli başvuruları yaparak, bu cinayete karışan, hayvanın cesedi başında gülerek hatıra pozları veren gözü dönmüş kişiler hakkında gereken cezai yaptırımların en sert şekilde uygulanmasını sağlayacaktır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği - HYHKD

------------------------------------------

T.C. DİYARBAKIR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA GÖNDERİLMEK ÜZERE

T.C.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA,

ŞİKÂYETÇİ: Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği’ni temsilen H. Burak ÖZGÜNER
                                             
ŞİKÂYET EDİLEN: Mahmut KAPLAN, Kasım KAPLAN ve olaya karışan diğer şüpheliler.
Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki Solmaz Köyü’nde ikâmet ederler.

KONU: Diyarbakır’ın Çınar ilçesi Solmaz Köyü kırsalında, nesli tükenmiş bir leoparı av tüfeği ile vuran ve ilgili mevzuata muhalefet eden kişilerin cezalandırılması talebimiz.

AÇIKLAMALAR:

03.11.2013 tarihinde Diyarbakır ili, Çınar ilçesi, Solmaz köyü kırsalında, Mahmut KAPLAN, Kasım KAPLAN ve olaya karışmış olabilecek diğer şüpheliler, “leopar” olarak bilinen bir yaban hayvanını ateşli silahla vurarak öldürmüştür.

Merkez Av Komisyonu 2013-2014 kararlarına göre, leopar ırkı, devlet tarafından koruma altına alınan bir hayvan türüdür ve avlanması kesinlikle yasaklanmıştır.

Kendilerini korumak için leoparı vurduklarını ifade eden şüpheliler, basına yansıyan ifadelerinde kendileri ile çelişmiş, vurulması yasak olan hayvanı kendilerini korumak amacı ile öldürdüklerini ifade etmiştir. Ancak, öldürülen hayvanın vücut ağırlığı, Dicle Üniversitesi’nde yapılan otopsi sonucunda 90 kg olarak tespit edilmiştir. Şüpheli Kasım Kaplan, basına verdiği demeçte “1,5 metre yükseklikten aşağıya düştük ve yaklaşık 10 metre yuvarlandık” demiştir. Takdir edilmelidir ki 90 kiloluk, oldukça yırtıcı pençeleri olan yabanî bir hayvanla boğuşarak ve 10 metre yuvarlanılması durumunda, şüphelinin sağlık durumu çok daha farklı bir halde olmalı idi, bu tablo karşısında birkaç sıyrık ile bir leopar saldırısından kurtulmak, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.

Öte yandan, leoparı vuran kişilerin yazılı basında boy boy fotoğrafları yayınlanmış ve şüphelilerin en fazla 60 kilo oldukları bu fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Bu konudaki uzman görüşleri incelendiğinde, leopar türünün insandan korkan bir yaban hayvanı olduğunu, insan türünün leopar türünün doğal avları arasında yer almadığı, koyunlar dururken insana saldırmak gibi doğal bir davranışı olmadığı da görülecektir.

Devlet, hem ulusal mevzuat hem de imzacısı olduğu uluslararası yaban hayatı koruma anlaşmaları gereği yaban hayatını, nesli tükenen hayvanları, doğayı korumakla ve bu yaban hayvanlarının avlanmasını, ticaretini önlemekle ve bu yasadışı durumları önlemekle yükümlüdür.

Derneğimiz, 25 senedir Türkiye’deki yaban hayatının, doğanın ve hayvanların korunması için faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşudur. Şikâyetçi olduğumuz olayda ise devletçe koruma altına alındığı deklare edilen bir yaban hayvanı, ateşli silahla vurularak öldürülmüş ve birçok yönden ilgili mevzuata muhalefet edilmiştir.

HUKUKÎ DAYANAK: 4915 SY Kara Avcılığı Kanunu, 5199 SY Hayvanları Koruma Kanunu, Merkez Av Komisyonu 2013-2014 kararları, 5237 SY Türk Ceza Kanununun ilgili maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri.

SONUÇ ve TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle derneğimizin şüpheliler hakkında şikâyetçi olma gereği hâsıl olmuştur. Adı geçen şüphelilerin ve varsa bu olaya karışan diğer şahısların tespit edilerek haklarında cezai soruşturma açılmasını talep ederiz.

Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği’ni temsilen
H. Burak ÖZGÜNER
Şikâyetçi