31 Ağustos 2013 Cumartesi

"Her Yer Gökkuşağı, Her Yer Direniş"

Beyoğlu Belediyesi’nin Gökkuşağı Merdiveni'ni griye boyamasına karşı "Faşizme İnat, Yaşasın Rengarek Hayat¨ sloganıyla protesto eylemi düzenlendi.


Geçtiğimiz çarşamba günü, Fındıklı'dan Cihangir'e çıkan merdivenler 64 yaşındaki orman mühendisi Hüseyin Çetinel tarafından LGBT Hareketi ve Barış’ın simgesi olan gökkuşağı renklerine boyanmıştı.

Beyoğlu Belediyesi ise merdivenleri tekrar griye boyamıştı. Gelen tepkiler üzerine Beyoğlu Belediyesi 30 işçiyi görevlendirerek 30 Ağustos günü gece yarısı merdivenleri tekrar gökkuşağına boyadı.

Beyoğlu Belediyesi’nin merdivenleri griye boyamasını protesto eden ve ¨Faşizme İnat, Yaşasın Rengarek Hayat¨ sloganıyla buluşan insanlar 31 Ağustos Cumartesi günü  saat 17.00’de o merdivenlerde buluştu.

Protestoya Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Halkların Demokratik Partsisi (HDP) Beyoğlu İlçe Örgütü, Hevi LGBT, İzmir Yenikapı Tiyatrosu, İstanbul LGBTT, Lambdaİstanbul, SPOD LGBT, Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi  ve Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri destek verdi.

"İstanbul'un duvarları gri boyalarla yamalı"

Protestocular önce boyanan sokakta buluşup bir açıklama yaptı. Ardından bir yan sokakta, Enli Yokuşu’ndaki merdivenleri boyadı. Grup adına açıklamayı okuyan Dilan Mehmetoğlu şöyle dedi, ¨Hepimizin hayatında büyük bir değişim yaratan Haziran Direnişi’nin, Gezi Parkı Direnişi’nin devlet tarafından bastırılmasının ardından, merdivenlerdeki gökkuşağı herkesin yüzünde bir gülümseme, bir umut yarattı. Devletin ve elbette onun bugünkü yüzü olan AKP’nin bize dayattığı AVM, Otoban, Plaza griliği içinde bu renklilik bize umut oldu. Gezi Parkı Direnişi sadece sokaklarda yaşanan bir direniş olmadı. Bu direniş ilk çıktığı anda sokaklardan duvarlara yansıdı. Başta Beyoğlu olmak üzere İstanbul’un bütün duvarları birbirinden güzel ve renkli yazılarla donatıldı. AKP, Gezi Parkı’ndaki direnişçilere saldırmadan önce duvarlara saldırdı. Önce duvarlarda yazılı olan yeni bir dünya özlemini, özgür yarınların hayalini sildi. Şimdi bütün İstanbul duvarları gri boyalarla yamalı... Ama bizim aklımız hala o duvarlarda! O gri yamaları, isyanın renkleriyle, sözleriyle yeniden dikeceğiz. Sözümüz olsun!¨

"Belediye gökkuşağını bile soldurdu"

Mehmetoğlu sözlerine şöyle devam etti, ¨O duvarlardaki yazıları gri boyalarıyla kapatan devlet, içimizde umut yaratan bu merdivenlerdeki gökkuşağını silmekte de gecikmedi. Hüseyin Çetinel arkadaşımızın emeğini zayi etti! Ancak burada eylem yapacağımızı duyan belediye korkusundan merdivenleri 'Bir gece yarısı operasyonuyla' tekrar gökkuşağı renklerine boyadı. Bu belediye gökkuşağını bile soldurdu! Biz buraya gelene kadar Amed’de, Ankara’da, İzmir’de ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde arkadaşlarımız her yeri gökkuşağına boyadılar bile.¨

Mehmetoğlu sözlerine şöyle son verdi, ¨Bizim bu sonsuz renkli birlikteliğimizden korkan devlet ve diğer otoriteler sokaklarımızda, parklarımızda ve diğer bütün yaşam alanlarında farklılıklarımızla bir araya geldiğimiz şu dönemde ilişkilerimizdeki renkliliği dışarı vurmamıza bile tahammül edemiyorlar!

"Çünkü biliyorlar ki sadece boyalı taş parçası gibi görünen bu merdivenler bizim yüreğimizdeki renkliliği onların suratlarına haykırıyor ve yine biliyorlar ki onların gri binalarından yollarından ufacık bir renkli sapma, insanlara kocaman umutlar verecek. Şimdi siz o gri kaldırımlarınızı, mahkeme duvarı suratlarınızı, lacivert takım elbiselerinizi alıp istediğiniz yere gidebilirsiniz. Biz bütün renkliliğimizle; devrimin kızılıyla, anarşinin karasıyla, feminizmin moruyla, özgürlüğün mavisiyle, Gezi Parkı’nın yeşiliyle, LGBT hareketinin gökkuşağıyla... Hasılı bütün renklerimizle dünyayı baştan aşağı boyayacağız. Bu daha başlangıç, boyamaya, mücadeleye devam! Her yer gökkuşağı, her yer direniş!¨

Kaynak: Bianet

29 Ağustos 2013 Perşembe

Palalı Saldırgan Yine Serbest

Eylemcilere ve polise palayla saldıran ve hakkında yakalama kararı bulunan Sabri Çelebi, Türkiye dönüşünde gözaltına alındı. Adliyedeki işlemlerin ardından Çelebi ikinci kez serbest bırakıldı.


Palalı saldırgan Sabri Çelebi, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde verdiği ifadenin ardından serbest bırakıldı.

Avukat Hacer Yılmaz, bianet’e yaptığı açıklamada, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği yakalama kararında da Çelebi’nin ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılacağının yazdığını belirtti.

Avukat Yılmaz, 11 Temmuz'da verilen yakalama kararının 5 Ağustos'da değiştirildiğini, tutuklama kararının kaldırıldığını açıkladı. İddianame de 7 Ağustos'ta kabul edilmişti.

10 Temmuz’da yurtdışına çıkan Çelebi Türkiye’ye döndü, dün akşam Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alındı.

Havalimanında işlemleri tamamlandıktan sonra Asayiş Şube Müdürlüğüne getirilen Sabri Çelebi, bugün öğleden sonra adliyeye götürüldü. Çelebi, burada verdiği ifadesinin ardından serbest kaldı.

Sabri Çelebi, olayın hemen ardından verdiği ilk ifadesinde, Talimhane’de restoranının ve turizm şirketinin bulunduğunu, Gezi direnişi nedeniyle “ekonomik sıkıntıya düştüğünü” ileri sürerek kendini savunmuştu.

Çelebi, ifadesinde, göstericileri geri çevirmek için ellerinde pala ve sopalarla dışarı çıktıklarını, “amaçlarının sadece korkutmak olduğunu” iddia etmişti.

Bu, ikinci serbest kalışı

6 Temmuz’da Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla düzenlenen Gezi direnişi eylemi sırasında, polisin saldırısının ardından, Çelebi ile birlikte Murat Ertik, Şeyhmus Kırmızı ve Ahmet Girgin de Talimhane’de direnişçilere saldırdı.

Elinde pala olan Sabri Çelebi ile yanında çalıştığını söylediği, elinde döner bıçağı olan Murat Ertik ile sopa taşıyan Şeyhmus Kırmızı, işyerlerinden çıkarak halkın arasına karıştı. Yoldaki insanlara tekme ve ellerindeki aletlerle saldırdılar. Çelebi bir kadını sırtından teklemedi.

Kaan Polat isimli direnişçi sağ kulağından ve sağ çenesinden yaralandı. Emniyet Müdür Yardımcısı Kayhan Şahan da elinden yaralandı.

Akşam 18:30 civarında yapılan saldırının ardından Çelebi, saat 21:30’da yakalandı. Çelebi’nin yanında bulunan ve saldırıda kullanılan aletlerin temizlenmiş olduğu tespit edildi.

Savcılığa sevk edilen Çelebi, “yaralama” suçlamasıyla mahkemeye sevk edildi. İstanbul 30. Sulh Ceza Mahkemesi ise “atılı suçun vasfı ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklamanın bir tedbir olması, şüphelilerin sabit ikametgahı olması ve kaçma şüphesinin bulunmaması” sebepleriyle Çelebi’nin tutuklanmamasına karar verdi.

Yaralanan Polat ile Savcı Büyükkılıç, Çelebi’nin serbest bırakılmasına 9 Temmuz’da itiraz etti. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı değerlendirdi ve Çelebi hakkında yakalama kararı çıkardı.

Çelebi’nin yanında çalışan ve yine direnişçilere sopa ve döner bıçağıyla saldıran Murat Ertik, Ahmet Girgin ve Şeyhmus Kırmızı hakkında da adli kontrol ve yurtdışına çıkış yasağı kondu.

Ancak bu karar öncesinde Sabri Çelebi’nin de yurtdışına kaçmış olduğu ortaya çıktı.

Dört saldırgan hakkında, 7 Ağustos’ta kabul edilen iddianameyle, “basit yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme” suçlamalarıyla dava açıldı.

* Fotoğraf: Şebnem Coşkun / AA

Kaynak: Bianet

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Sınırların karşısında Eko-Jîn basın açıklaması

Yapılan basın açıklamasını aynen aktarıyoruz:

Eko-jîn yola çıktığı andan itibaren yola çıkma nedenlerinden birinin idari ve milli sınırların böldüğü insanlar arasında bir tür köprü olmayı amaçladığını deklare etmişti. İlkelerimize uygun davranarak Habur sınır kapısında sınırlara karşı olduğumuzu basın açıklamasıyla dile getirdik.                               



BASINA VE KAMAOYUNA

Hiçbir ülke bizi bir diğerimizden ayıramadı. Hiçbir kent bize ait olmadı. Bir toprağı, bir denizi, bir okyanusu, bir nehri bölen, parçalayan bir diğer candan ayıran sınırlar bizler için zorbalıktan başka bir anlam ifade etmedi. Bizler yeryüzünün çocuklarıyız. Bir çocuk gülerken bir anne severken bir baba korurken ırkı veya ülkesi duygularını değiştirmez, biliriz. Bir insanı diğerinden ayıran üzerine resimler çizilmiş bezden, demirden, taştan bayraklar olmamalı.
     
Bu gün sınırlar tüm canlıları birbirinden ayırmakla kalmıyor, insaları ayrıştırıp düşmanlaştırıyor. Ülkeler sınırlar vasıtasıyla Kürtleri ya da Arjantin Şili sınırındaki Mapuce halkı gibi dünya halkları, kültürleri hatta aileler arasına dahi dikenli teller, mayınlar döşüyor. Savaş ve çatışma dönemlerinde kapanan sınır kapıları ve ambargolar yüzünden insanlar kıtlıkla terbiye ediliyorlar. Her gün yüzlerce hatta binlerce insan sınır çatışmaları, sınırlara yerleştirilen mayınlar yüzünden ölüyor.   

Oysa doğada her şeyin bir diğeriyle bağı vardır. Suyun, rüzgarın, tohumdaki canın döngüsü bizleri birbirimize bağlar.  Yeryüzü  bir bütündür ve her bir varlığın diğerine ihtiyacı vardır.  Önce kendi aralarına sınır koyan insanlar daha sonra sınırları faşist bir inatla bitkilerin hayvanların ve nehirlerin arasına çektiler. 

Kuşların nehirlerin vatanı yoktur. Sürekli göç ederler ve akarlar. Bizler de kuşlar gibi nehirler gibi sınırsız ve silahsız bir dünya’da  soluksuz akmak istiyoruz.
             
Habur sınır kapısından bir defa daha haykırmak istiyoruz. Yaşasın varlıkların birbiriyle sınırsız ilişkiler kurabildiği tam bağımlı bir dünya.

23 Ağustos 2013 Cuma

Tecavüz Mağdurlarının Yarısı Çocuk

TÜİK verilerine göre, cinsel saldırı suçları son beş yılda yüzde 30 arttı. Son 15 yılda tecavüzden yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbiri cezalandırılmadı.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana geldi.

Son 15 yılda tecavüzden yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbiri cezalandırılmadı.

Jin Haber Ajansı’nın haberine göre, TÜİK, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın erkek şiddeti verilerinden satırbaşları şöyle:

* Son 15 yılda 241 polis, 91 asker, 17 özel timci, 15 korucu, 45 gardiyan tecavüzden yargılandı. Fakat hiçbiri ceza almadı.

* Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında. Bunların yüzde 90’unu kız, yüzde 10’unu oğlan çocukları oluşturuyor.

* Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57'si fiziksel şiddete, yüzde 46,9'u cinsel şiddete, yüzde 14,6'sı enseste ve yüzde 8,6'sı tecavüze maruz kalıyor.

Çocukların yarısı ensest mağduru

* 5–10 yaş arası çocukların yüzde 55'i ensest mağduru.

* 10–16 yaş arası çocukların yüzde 40’ı ensest mağdurudu.

Saldırganlar tanıdık

* Cinsel saldırganların yüzde 75'i tanıdık.

* Ensest olaylarında faillerin yüzde 50'si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılar.

* Kadınları istismar eden erkeklerin yüzde 83’ünü de eşler oluşturuyor.

Erkek şiddeti her yıl artıyor

* 2002-2008 arası 62 bin kadın tecavüze uğradı. 2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın katliamı sayısı, 2007 yılında 1011 olarak saptandı.

* 2006’da 528, 2007’de 473, 2008’de 577, 2009’da 652 kadın tecavüze uğrarken, 2006 yılında 489, 2007 yılında 540, 2008 yılında 589, 2009 yılında 624 cinsel taciz olayı yaşandı.

* Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan basına verilen bilgiye göre 2010 yılının ilk 7 ayında, 226 kadın katledildi, 478 kadın tecavüze, 722 kadın tacize maruz kaldı; aile içi şiddet kapsamında 6423 kadın şiddete maruz kalarak hastanelik oldu.

* 2005–2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz kaldı ancak kadınların yüzde 40’ı şikayetçi olmadı. Kadınların korktukları için şikayetçi olamadıkları da istatistiklere geçen bilgiler arasında.

bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği çeteleye göre 2013’ün ilk yedi ayında, erkekler 97 kadın öldürdü, 97 kadına tecavüz etti, 127 kadını yaraladı, 110 kadına cinsel tacizde bulundu.

* Bu haberi JİNHA’dan derledik.

Kaynak: Bianet

18 Ağustos 2013 Pazar

FHDD: Mısır Halkının Yanındayız

Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği (FHDD), Mısır’da askeri yönetimin halka yönelik katliamlarını kınar ve Mısır halkının yanında olduğunu ilan eder.

Mısır’da 3 Temmuz’da gerçekleşen askeri darbenin gerekçesi ülkedeki bölünme ve çatışmaların durdurulması olarak ilan edilse de, geride kalan bir buçuk aylık süreçte yaşananlar bunun tam tersi yönde gerçekleşmiş, son olarak 14 Ağustos günü yüzlerce, hatta kimi değerlendirmelere göre binlerce sivil-silahsız insanın katledilmesiyle, yaşananlar vahamet boyutuna ulaşmıştır.

Katliamın, “geçici yönetim” ile Müslüman Kardeşler temsilcileri arasında görüşmelerin sürdüğü ve uzlaşmaya varılabileceği değerlendirmelerinin yapıldığı bir sırada gerçekleşmiş olması, çok açık bir şekilde, ordunun bütün Mısır toplumuna meydan okuması anlamına gelmektedir. Besbelli ki ordu uzun vadeli olarak, ülkedeki tek ve hegemonik iktidar sahibi kurum haline gelmeye çalışacak ve bunu kan dökerek gerçekleştirecektir. Bu anlamda askeri yönetimin işlediği suçlara karşı çıkmak için Müslüman Kardeşler’i ya da başka bir siyasi hareketi destekliyor olmak gerekli değildir.

Diğer yandan Mısır’da yaşanan kanlı değişimin  ABD emperyalizminin icazetiyle ve ABD’nin/İsrail’in müttefiki olan bazı Körfez rejimlerinin desteğiyle gerçekleştiği de çok açıktır. Doğal olarak böyle bir sürecin bölge halklarına hayır getirmesi beklenemez. Bu, Filistin ve Gazze için de geçerlidir. Nitekim son günlerde Mısır ordusu, Gazze’yi dünyaya bağlayan yeraltı tünellerine arka arkaya operasyonlar düzenlemektedir. Böylelikle Mübarek döneminde tünellere çelik duvar örülerek uygulanan ve Mursi döneminde de tazyikli su pompalayarak sürdürülen Gazze politikası, şimdi askeri yönetimin eliyle devam Tüm bu nedenlerden ötürü FHDD olarak Mısır’daki askeri yönetimi meşrulaştıracak her tür yaklaşımı reddediyor ve tüm duyarlı kesimleri, süregiden katliamları herhangi bir şerh düşmeksizin kınamaya davet ediyoruz.

FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA DERNEĞİ

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Hindistan'da yunusların esareti bitiyor, ya bizde?

Onların düşünceleri, hatıraları, hayalleri, aile ve arkadaşlık ilişkileri var... Bunları biz değil, bilim adamları söylüyor. Üç ülkeden sonra Hindistan'da da 'insan olmayan birey' kabul edilen yunusların Türkiye'deki esareti ise sürüyor.



ABD'li araştırmacılar, aradan 20 yıl geçmiş bile olsa, yunusların eski dostlarının ıslıklarını hatırlayabildiklerini tespit etti. İşte böylesine vefakar olan yunuslar, Hindistan'da da 'insan olmayan bireyler' olarak tanınmaya başladı. Bu tarihi karar, yunusların ticari amaçlarla kullanılmasını ve ithalatını yasaklıyor. Hintli hükümet yetkilileri, yunus parklarının yasaklanması için çalışmalara başladı bile. Yunusların gösteri hayvanı olarak kullanılması dünyanın pek çok ülkesinde protesto edilen bir durum. Daha önce Kosta Rika, Macaristan ve Şili, yunusları birey olarak kabul etti. Türkiye'de de yunusların özgürlüğüne kavuşması için yoğun bir çaba var.

TÜRKİYE'DEN STK'LARIN DA PAYI VAR

Yunuslara Özgürlük Platformu'ndan Öykü Yağcı, Hindistan'ın bu kararıyla birlikte, hayvanlara yönelik davranış kalıpları adına devrimsel bir adım atmış olduğu görüşünde: "Her şeyden önce hükümetlerin yasal düzeyde haklar ve hak ihlalleri konusunda kolaylıkla harekete geçebileceğini kanıtladı. Geçtiğimiz yıl Facebook'taki 'Yunus Parkları Kapatılsın' sayfamıza bir Hintliden gelen mesajda, yeni açılacak parkta çalışacak yunus eğitmenleri aradıkları yazıyordu. Biz de bu kişiye parkın nerede açılacağını, kaç hayvan barındırmayı düşündüklerini sorduk. Ardından, bu olumlu kararın çıkmasını sağlayan Federation of Indian Animal Protection Organizations'tan hayvansever bir yetkiliye ulaştık ve kendisine elimizdeki bilgileri ilettik. O zamanlar açılması planlanan parka karşı başlatılan mücadele, sonrasında bir bütün olarak sürdü Hindistan'da." Türkiye'nin ise İspanya'dan sonra Avrupa'nın en fazla yunus gösteri merkezi barındıran ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekiyor Yağcı: "Hâlâ yunus gösterileri yasak değil. Kaş Yunus Parkı'na karşı yürüttüğümüz iki senelik mücadele sonunda bu çaba başarıya ulaştı ama Türkiye'de yunuslar hâlâ tutsak."

Hayvanlar eğlence amaçlı kullanılamaz

Yaşam Hakkına Saygı Derneği Başkanı Özgün Öztürk, Hindistan'ın yunuslarla ilgili kararını sevindirici buluyor ve ekliyor: "Türkiye'de sadece insanların değil, tüm canlıların yaşam hakkına saygı duyulan günlerin gelmesi bizlerin varlık sebebi. Bu noktaya gelir miyiz, gelmez miyiz bilmem ama uğrunda savaşırız, savaşıyoruz. Bizimkisi bitmeyen bir mücadele, tüm kalıplarla, önyargılarla, sevgisizlikle, adaletsizlikle ve rantla..."

PRİMATLAR DA AYRICALIKLI

Yeryüzüne Özgürlük Derneği bazı ülkelerde yunus ve primatların zeka düzeylerinden ötürü, yasada diğer hayvanlardan ayrıldığına dikkat çekiyor: "İspanya, Haziran 2008'den bu yana primatları, insana yakın bir statüye koydu. Biz, insan menfaati uğruna hiçbir canlı türünün sömürülmesini tasvip etmiyoruz. Türkiye'de yetkililerin umursamazlığına rağmen insanlar, hayvanlara yönelik ayrımcılıklar konusunda hızla uyanıyor. Bu da bize beş-10 sene içerisinde başta sirkler ve yunus parkları olmak üzere bu zulüm merkezlerinin kapatılabileceği inancını aşılıyor. Türkiye'de de hayvanlı sirklerin yasaklanması için bir kampanya başlattık."

Kaynak: Sabah

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Kosta Rika Ülkedeki Hayvanat Bahçelerini Kapatma Kararı Aldı

Kosta Rika dünyada bir ilki gerçekleştirerek hayvanat bahçelerini kapatacağını ve tutsak hayvanları serbest bırakacağını duyurdu. Tropik iklime sahip ülke, yerkürede bilinen türlerin yüzde dördüne ev sahipliği yapıyor ve bu anlamda oldukça önemli. 


Kosta Rika ülkedeki iki devlet hayvanat bahçesini insan türünün diğer türler üstündeki hakimiyetini sorgulayan “Acil Ekolojik Farkındalık” projesi dahilinde kapatacak.

Ülkede sadece iki hayvanat bahçesi olmasına karşın (Simon Bolivar Hayvanat Bahçesi ve Santa Ana Korunumu) Kosta Rika’nın bu kararı coğrafyasında bulunan türlere bakışını yansıtması açısından açık bir karardır.

“Kafesleri ortadan kaldırıp botanik parklardaki biyoçeşitlilik ile iki tarafın da özgürlüğü üzerine temelli bir etkileşimi destekliyoruz. Hayvanların sağlıkları tehlikede olmadıkça ya da onları kurtarmak gerekmedikçe hiçbir şekilde kafeslerde bulundurulmasını kabul etmiyoruz.” diyen Çevre Bakanı Réne Castro, projenin Mart 2014’te başlayacağını duyurdu. Bu tarihten sonra doğal park olarak kullanılan yerler muhafaza edilip bölgede kalmayı ve yerleşmeyi tercih eden türlerin kullanımına sunulacak, doğal hayata salınamayanlarsa kurtarma merkezleri ve doğal hayat merkezlerinde kafessiz hayatlarına geçecekler ve buralarda önceki gibi teşhirleri yapılmayacak.

Aynı zamanda daha önce oy birliğiyle avcılığı yasaklayarak bu anlamda önemli bir adım atan ilk Latin Amerika ülkesi olan Kosta Rika, Vahşi Hayatı Koruma Kanunu’nda yaptığı değişikliklerle avlanmaya yönelik dört ay hapis cezası ve 4.000 Dolar’a varan para cezaları getirmişti.

Kaynak: TreeHugger / GoodMorningTurkey.com

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Erkekler Temmuz'da 9 Kadın Öldürdü, 20'sine Tecavüz Etti

bianet'in çetelesine göre, erkekler Temmuz'da dokuz kadın öldürdü, 20 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 19'una cinsel tacizde bulundu. 2013’ün ilk yedi ayında 97 kadın öldürüldü, 97 kadına tecavüze uğradı.


bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Temmuz’da dokuz kadın öldürdü, 20 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 10 kadına şiddet uyguladı, 19 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu.

Üç kadın kocalarına karşı hukuki süreci başlattıkları halde öldürüldü. Tecavüzlerin yüzde 50’si kadınların evinde, yüzde 55’i tanıdıkları erkekler tarafından gerçekleştirildi.

2013’ün ilk yedi ayında, erkekler 97 kadın öldürdü, 97 kadına tecavüz etti, 127 kadını yaraladı, 110 kadına cinsel tacizde bulundu.  Erkekler Haziran’da ise 15 kadın öldürdü, 16 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 19 kadını yaraladı, 18 kadına cinsel tacizde bulundu.

Cinayet

Erkekler Temmuz’da sekiz ilde dokuz kadın öldürdü. Bir kadın kocası hakkında çıkarttığı uzaklaştırma kararına, biri açtığı ceza davasına, biri ise şikayetçi olmasına rağmen öldürüldü. Bir erkek ise denetimli serbestlikten faydalanarak cezaevinden çıkınca karısını öldürdü.

Temmuz’da öldürülen iki trans kadının failleri, trans cinayetlerinin çoğunda olduğu gibi belirlenmedi. Dört kadını kocaları, ikisini eski kocaları, birini ise tecavüze kalkışan tanımadığı bir erkek öldürdü.

Öldürülen dokuz kadından beşi ateşli silahlarla, ikisi bıçakla, biri boğularak, biri dövülerek öldürüldü.

Temmuz’da kadın katlinin gerçekleştiği iller Adana, Afyon, Antalya, Aydın (2), Batman, İstanbul, İzmir ve Uşak.

Ayrıca Mardin’de bir korucunun tecavüzüne uğrayan 20 yaşındaki kadın tecavüzcüsü cezalandırılmayınca, İzmir’de bir trans kadın sevgilisinden şiddet gördüğü için intihar etti.

Tecavüz

Erkekler Temmuz’da 13 ilde 20 kadına tecavüz etti/tecavüz girişiminde bulundu. Kadınların yüzde 55’ine tanıdıkları erkekler tecavüz etti, tecavüz olaylarının yüzde 50’si kadınların yaşadığı evde gerçekleşti.

Fuhşa zorlanan bir kadın, kaçmak için kendini trafikte bir aracın önüne atınca ağır yaralandı. En az 10 tecavüzcü tutuklandı, dört tecavüzcü ifadeleri alınıp serbest bırakıldı.

İki kadın ve kız çocuğuna babaları, ikisine kuzenleri, ikisine arkadaşları, birine sevgilisi, birine annesinin sevgilisi, birine doktoru, birine yaşadığı şehrin belediye başkan yardımcısı tecavüz etti. Dokuz kadına ise tanımadıkları erkekler tecavüz etti.

20 tecavüz vakasından 11’u evde, üçü kadınların alıkonuldukları mekanlarda, ikisi arabada, ikisi sokakta, biri otel odasında, biri doktor muayenehanesinde yaşandı.

Tecavüzcü erkeklerin yaşı 17 ila 62, tecavüze uğrayan kadın ve kız çocuklarının yaşları 8 ila 80 arasında değişiyor.

Tecavüzlerin yaşandığı iller Adana (2), Ağrı, Antalya, Balıkesir (2), Elazığ, Erzurum, Isparta, İstanbul (3), Muğla (2), Siirt, Sinop, Tekirdağ ve Zonguldak (3)

Şiddet – yaralama

Erkekler Temmuz’da sekiz ilde 10 kadına şiddet uyguladı. Kadınlar en çok kocalarından şiddet gördü.

Beş kadın kocası, biri eski kocası, biri babası, biri sivil polis, biri ise tanımadığı erkekler tarafından şiddete maruz kaldı. Bir erkek darp ettiği karısını iki gün boyunca eve kilitledi.

Erkekler altı kadını darp etti, üç kadını bıçakla yaraladı, bir erkek karısının suratını asit dökerek yaktı.
Temmuz’da erkek şiddetinin yaşandığı şehirler Adana, Afyon, Antalya, Balıkesir, Batman, Eskişehir, İstanbul (2), Kayseri ve Maraş.

Taciz

Temmuz’da erkekler beş ilde 19 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu.

Beş kadın ve kız çocuğu tanımadıkları erkeklerin, biri iş arkadaşının, biri eski sevgilisinin, 12 kız çocuğu öğretmenlerinin tacizine uğradı.

Taciz vakalarının 12'si’okulda, ikisi otobüste,  ikisi sokakta, biri işyerinde, ikisi telefon aracılığıyla gerçekleşti.

Taciz eden erkeklerin yaşı 29 ila 83, tacize uğrayan kadın ve kız çocuklarının yaşı 8 ila 26 arasında değişiyor.

Temmuz’da cinsel tacizlerin yaşandığı iller Amasra, Çorum, İstanbul (3), Konya (12) ve Zonguldak.

Bölgelere göre

Temmuzda 24 ilde 58 erkek şiddeti, cinayet, cinayete teşebbüs, taciz, cinsel şiddet, tecavüz ve yaralama vakası basına yansıdı. En çok şiddet Marmara ve İç Anadolu’da yaşandı.

57 erkek şiddeti vakasından 14’ü İç Anadolu, 13’ü Marmara, dokuzu Akdeniz, sekizi Ege, yedisi Karadeniz, üçü Doğu Anadolu, üçü Güneydoğu Anadolu’da yaşandı.

Kaynak: Bianet

Temmuz ayındaki erkek şiddetinin tam metnine ulaşmak için tıklayın.

Temmuz ayındaki erkek şiddetine karşı kadınların mücadelesi ile ilgili habere ulaşmak için tıklayın.