22 Haziran 2011 Çarşamba

Zorunlu Göç Raporu: Göç edenler işkence gördü


Göç Platformu tarafından hazırlanan "Zorla Yerinden Edilenler için Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Araştırma Raporu"na göre , zorunlu göç mağdurlarının yüzde 31,3'ü göç sürecinde işkenceye ya tanıklık etti ya da yaşadı, yüzde 8'ide taciz ve tecavüze maruz kaldı.

Göç-Der "Zorla Yerinden Göç Edilenler İçin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Araştırma Raporu"nu açıkladı. Cezayir Restaurant'ta düzenlenen basın toplantısına Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, GÖÇ DER yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı.

Adana'nın Tuzla semtinde zorunlu göç mağdurlarının yaşamlarından kısa bir kesit sunan sinevizyon gösteriminin ardından BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (CEDAW) ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre ele alınarak hazırlanan rapor'la ilgili veriler açıklandı. Sosyolog Mehmet Barut tarafından yapılan açıklamada   "Zorla Yerinden Edilenler için Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Araştırma Raporu"nun  şimdiye kadar Türkiye'de göçle ilgili olarak hazırlanmış en geniş çaplı çalışma olma özelliği ile bir ilk olan 1541 zorunlu göç mağduru ile yüz yüze yapılan görüşmeler ile hazırlanan en geniş araştırma niteliği taşıdığı belirtildi.

Barut, 6 bölümden oluşan araştırmalarının başlıklarını da şu şekilde sıraladı: "Göç Kavramının sosyolojik analizi, Zorla yerinden edilme süreci, Göç Haritası, Zorla yerinden edilme sonrası ekonomik, sosyal ve kültürel hakların hayata geçirilmesi ve 5233 Sayılı Yasa". Barut, Diyarbakır, İstanbul, Adana, Mersin gibi göç alan illerde 1541 zorunlu göç mağduru ile yüz yüze yaptıkları görüşmeler sonrası ortaya çıkan sonuçların kendilerini şaşırttığını da ifade etti. Barut, ortaya çıkan rakamların gösterdiği hak ihlalleri ve mağduriyetlerin ise Türkiye'nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşmeyi çiğnediğini ortaya çıkardığını bu anlamda da bir politik belge olduğunu söyledi.

Mehmet Barut, görüşülenlerin yüzde 31,3'ünün göç sürecinde işkenceye tanıklık ettiğini ya da yaşadığını, yüzde 8'inin ise taciz ve tecavüz sonrası travmalar yaşadığını açıkladığını belirtti. "Çoğu yaşadığı olayı bütünüyle anlatmaya yanaşmadı. Anlatanlar ise oldukça zor anlar yaşadı ve onlarla birlikte bizde çok zor anlar yaşadık. Şu anda burada bile bunları ifade ederken oldukça zorlanıyorum" şeklindeki sözlerle Barut, yaşanan acılara karşısındaki duygularını ifade etmeye çalıştı.

Araştırmacı Sosyolog Mehmet Barut yaptığı sunuma göre araştırmanın sonuçları ve öneriler özetle şöyle: Araştırmanın ortaya koyduğu verilere dayalı olarak zorla yerinden edilme süreci konusunda öne çıkan iller sırasıyla; Diyarbakır, İstanbul, Mersin ve bölgesel olarak da Van.

GÖÇ HARİTASINA VE GÖÇ SÜRECİNE İLİŞKİN BİLGİLER

Göç haritası ve göç sürecine ilişkin yapılan araştırmanın verilerine göre ise şu sonuçlara ulaşıldı.

- Zorla yerinden edilme sürecinin Doğu bölgelerini etkilediği ve bu sürecin bu bölgelerde Kürt sorununa dayalı çatışma ve gerginliklerin yaşandığı dönemde doruğa ulaştığı,

- Bu sürecin "can güvenliği", "koruculuk baskısı", "güvenlik güçlerinin baskısı ve OHAL uygulamaları", "yerleşim alanlarının boşaltılması", "yayla yasağı", "gıda ambargosu" gibi nedenlere dayalı olarak yaşandığı,

- Kırsal yerleşim alanlarından topluca kaçış-terk ediş biçiminde yaşandığı,

- Güvenlik güçlerine dayalı olarak önemli oranda kayıp ve zararın yaşandığı.

YETERLİ KONUT HAKKI İLLALLERİ

Zorla yerinden edilme sürecine yeterli konut hakkı araştırmasında; bu sürecin mağdurlarının oturduğu konuta ilişkin özellikleri, oturan konutun kimlerle paylaşıldığı, mülkiyet durumu, konutun edinilmesi sürecinde yaşadığı ayrımcılık, dışlanma durumu, konutun çevre altyapı sorunları, konut ve şeya donanımı incelendiğinde oturulan konutların gecekondu olduğu ve güvenlik ile geçim sıkıntısından kaynaklı olarak birden çok ailenin aynı anda kullandığı görülmüştür. Dışlanma nedeniyle ise göçedenlerin birarada konumlanarak kendilerine ait mahallecikler oluşturmak zorunda kalmışlardır. Zorla yerinden edilme süreci sonrasında yeterli konut hakkı ciddi olarak ihlal edilmiş ve hak kayıpları yaşanmıştır.

Hanede ekmek ihtiyacının önemli oranda kendilerinin pişirmesiyle karşılandığı, et, süt, tavuk, mevsimlere göre sebze meyve tüketiminin ise düşük olduğu görülmüştür.

EĞİTİM VE SAĞLIK HAKKI HAKKI

- Zorla yerinden edilme sürecinin mağduru ailelerin çocuklarının okul öncesi eğitimden başayarak örgün eğitim, öğretim sürecine katılımları dezavantajlıdır. Bu dezavantajın kökeninde "yoksulluk", "anadili, etnik kimlik, kültür farklılığı", "ayrımcılık, istememe, dışlanma" gibi nedenler yatmaktadır.

- Bu ailelerin çocuklarının devam ettiği okullarda eğitim alt yapısı ve donanım sorunludur,

- Özellikle anne ve çocuk sağlığı konusunda ciddi hastalık riski yaşanmaktadır,

- Hastalıkların kaynağının ise yeterli beslenememe, yaşam koşulları, çatışma ve şiddete bağlı olarak yaşadıkları travmalar oluşturmaktadır,

- Doktora yapılan başvuru ve tedavi sürecinde anadil farklılığından kaynaklı sorunlar yaşandığı açığa çıkmıştır.

ÇALIŞMA SOSYAL GÜVENLİK HAKKI

- Zorla yerinden edilme sürecinin mağdurları bu süreç sonunda çoğunlukla işsiz kalmalarına, güvencesiz, sürekliliği olmayan, nitelik gerektirmeyen işlerde yoğunlaşmalarına ve kadınların önemli oranda üretim dışında kalmalarına neden olmuştur.

- Çalışma sürecinde şiddete maruz kalma ve anadili, etnik kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa uygulamaları ile karşılaşma ve çalışma koşullarının tüm nedenlerle anadillerini rahatça kullanamadıklarına işaret ettiği görülmektedir.

- Hane halkı üyelerinin çoğunun sosyal güvenceden yoksun olduğu ve işsizlik sigortası gibi sosyal güvenlik fonlarından yararlanma düzeylerinin düşük olduğu gözlenmektedir.
-Sendikal örgütlülük düzeyinin ise düştüğü görülmektedir.

KÜLTÜREL YAŞAMA KATILMA HAKKI

Zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının kültürel yaşama katılma göstergeleri içerisinde televizyon önemli yer tutmaktadır. Haber, müzik ve etkinlik gibi programlar televizyondan takip edilirken, düzenli gazete okuma, periyodik yayın izleme, kitap okuma eğilimlerinin düşük olduğu, serbest zamanı değerlendirme alışkanlıklarının ise kentleşme ve kentlileşme göstergeleriyle uyumlu olmadığı ve yeni yerleşim alanlarında Kürtçe ağırlıklı bir yaşam sürdürmeye devam ettikleri gözlenmiştir.

KADINLAR VE ÇOCUKLAR

- Kadınların hamilelik sürecinde düzenli doktor kontrolünden geçmediği, bu süreçte kurumsal destek almadığı, doğumların genellikle hastane dışında sağlıksız ortamlarda yaptıkları,

- Çocuklarının aşılarının tümünün vurdurulmadığı,

- Bebek ölümlülük oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu,

- Zorla yerinden edilme sürecinde kadının kimliğine yönelik baskı yaşandığı, sürecin kadının sosyal ilişkilerini hayata bakış açısını olumsuz etkilediği, bu olumsuzluklara karşı psikolojik destek alma düzeyinin düşük olduğu,

- Zorla yerinden edilme sürecinde sonrasında erkek egemen bakış açısı ve ideolojisinin etkili olmakla birlikte kadının sosyal hayata katılma düzeyinin arttığı, ailede karar alma süreçlerine katılmaya başladığı gözlemlenmiştir.

5233 SAYILI YASA TAZMİNAT DAVASI

5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası'ndan zorla yerinden edilen mağdurların çoğunun haberi yok ve bu hakkı nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar.

Bilenler ise yasaya güvenmedikleri için bu hakkı kullanmak istemiyorlar.

"Araştırma Raporu'nda yapılan incelemeler sonucunda zorla yerinden edilen mağdurların yüz yüze kaldıkları sorunlar, "BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi","CEDAW" ve "BM Çocuk Hakları Sözleşmesi" temel alındığında insan haklarıyla bağdaşmamaktadır" diyen Barut, çözüm önerileri ise şöyle sıraladı:

- Kürt sorunun barışçıl, adil, demokratik, eşit yurttaşlık temelinde çözülmesi, anayasal hakların tanınması,

- Askeri operasyonların durdurulması,

- "BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi","CEDAW" ve "BM Çocuk Hakları Sözleşmesi"ne uyulması,

- Anadil hakkının tanınması.

Kaynak: EmekDunyasi.Net/ETHA