17 Nisan 2011 Pazar

Gülbahar: “Türkiye’de bir cins kırımı yaşanıyor”

TESEV tarafından çok sayıda inisiyatif ve platform temsilcisinin yer aldığı “Demokratik Geçiş Dönemlerinde Adalet: Anayasa Yapımı, Yargı Reformu ve Geçmişle Yüzleşme” paneli düzenlendi. Konferansa katılan anayasa çalışmalarını yürüten platform ve inisiyatifler, "Nasıl bir anayasa ve anayasa nasıl yapılmalı" tartışmasına ilişkin görüşlerini dile getirdi.

Oturum başkanlığını Levent Köker’in yaptığı panelde DİSK, YAP, Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi ve Anayasa Kadın Girişimi temsilcileri konuşmacı olarak katıldı.

Anayasa Kadın Girişimi adına konuşan Hülya Gülbahar, Anayasa Mahkemesi’nin 10 yıl önce verdiği "Kadın, kocasının soy adını taşımak zorundadır" kararına dikkat çekerek kararın gerekçesinin "Çünkü insan soyu erkek üzerinde sürer" ile açıklandığını belirtti. Gülbahar, "Bu karar dünya hukuk literatürüne yüz karası olarak geçeçek bir karardır" diye konuştu. Yasaya pozitif ayrımcılık ve kadın kotası konulmasını istedikleri ve bu konuda vekillerle tartıştıkları için 3 yıl boyunca yargılandıklarını dile getiren Gülbahar, "Birlikte yasa yapamaz olduk" dedi.

Yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasının kadınlar açısından çok önemli bir konu olduğunu dile getiren Gülbahar, “Kadın kotası uygulayan partiler sosyalist ve baraj altında kalan partilerdir" dedi. Gülbahar CHP'nin "Baraj yüzde 7'ye düşsün" önerisinde kadınların mücadelesinin ve lobiciliğin etkisi olduğunu dile getirdi. Gülbahar, "İki kadın arkadaşımız için aramızda para topladık çünkü bağımsızlar için bu miktarlar korkunç artırıldı. Seçim barajının kaldırılmaması nedeniyle 'bu meclisin temsiliyeti tartışmalıdır' diyerek kurucu meclis kurulmasını isteyeceğiz" diye konuştu.

Gülbahar, anayasada çok net bir şekilde 'kadın erkek eşitliği'nin yazılmasını isteyerek, "Kürtler, aleviler ve ötekiler deniliyor. Oysa Kürtlerin de Alevilerin de yarısı kadın" dedi.

Yeni anayasa konusunda "kadınlar ne istiyor"diye bütün alanlara ilişkin sözlerini söyleyeceklerini dile getiren Gülbahar, "İsterse dünyanın bütün anayasalarında olsun biz genel ahlak gibi bir tanımı anayasada kabul etmiyoruz. Dolmabahçe buluşmasına katılanlardan biriyim. Başbakan son derece net ve agresif bir şekilde ‘Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum’ diye konuşabildi” dedi. Kadın ölümlerinin yüzde bin 400 artığına işaret eden Gülbahar, bunun hiç bir ülkede örneğinin olmadığını belirterek, "Türkiye’de bir cins kırımı yaşanıyor. Biz çok kanlı bir eşitlik mücadelesi veriyoruz. Kan dökülüyor. Bu durum Ortaçağ’daki cadı yakma olaylarının bir başka biçimidir" dedi.

Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi adına konuşan Ayhan Bilgen, "Toplumsal muhalefet tarafından yapılmayan anayasa demokratik olamaz" derken, Prof. Levent Köker ise, "AKP için daha önce hazırladığımız taslak, 82 anayasasının revize edilmesinden ibaretti” dedi.

Yeni Anayasa Çalışma Platformu adına konuşan Osman Can "Anayasa çalışması toplumdan hareketle başlatılmalıdır" dedi. Can, çalışmaların toplumun yarattığı entelektüeller ve aydınlar üzerinden yürüyebileceğini belirterek, sadece bunların katılımıyla yapılan bir anayasanın ise seçkinci olacağını belirtti. Yüzde 10 seçim barajının bir problem olduğunun kabul edilmesi gerektiğini söyleyen Can, "Parlamento seçimlerine katılmış olan bütün siyasi partilerin aldıkları oy oranlarına göre temsilcilerinin katıldığı bir anayasa komisyonu oluşsun" önerisinde bulundu.

DİSK temsilcisi Necdet Okcan anayasa tartışmasından önce herkesin özgürce tartışabileceği bir demokratikleşmeye ihtiyaç olduğunu ve bunun için yüzde 10 seçim barajı, örgütlenme ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine işaret etti ve “Belki barajsız bir seçimden sonra bu anayasa yapılmalıdır" diye konuştu.

Prof. Serap Yazıcı ise anayasa yapmanın önündeki en temel engelin "devlet ideolojisi" olduğunu belirterek, "Bu ideolojinin temel amacı yapay bir ulus yaratmak olmuştur" dedi. Yazıcı anayasanın başlangıcında Türk tanımına toplam 14 kez atıfta bulunarak diğer etnik kimlikleri ötekileştirdiğini anımsattı.

Kaynak: Uçan Süpürge